Biz Kimiz?

Fotoğrafım
Birbirinden şanssız, birbirinden bahtsız, birbirinden aşık üç hatunuz açıkçası. Gün geçmiyor ki bir entrika yaşamayalım, gün geçmiyor ki kendi halimize ağlarken gülmeyelim. Hatta dedik ki madem durum böyle, başka ağlayanlar varsa açsın okusunlar bizi. Sorularını da yollamaktan çekinmesinler! Öpücükler sizlerle!

20 Haziran 2015 Cumartesi

Yeniden başlamak işkence gibiymiş meğer!

Sadece hak edene verilmeli sevgiler.

Geçen gün yine evde koltuğun bir yarısında G., diğer yarısında ben yastıklarımıza sarılmışız, Youtube'da Türkçe pop dinleyip duman altı yapıyoruz evi. İşte neyse G. bir şarkı keşfetmiş, Hayırlı Günler diye. Ay tam bizlik. Nasıl böyle sözler "S. S. S. S." diye çığlık atıyor neredeyse. Nakaratta şu malum cümle: Sadece hak edene verilmeli sevgiler. Evet tamam doğru sen de haklısın da yakışıklı arkadaşım, var mı hak eden? Buldun mu? Ya da kriterler ne? Yani hak edildiğini nereden anlıyoruz? Kafayı buna patlatmaktan yemin ederim manyak oldum.

 Bugün yine kırmızı ışıkta dururken radyoda başlamasın mı şarkı? Yeşil yanmış, arkamdaki kıro ama BMW'li arkadaş kornayı kökledi ama yok. Aklımda aynı soru? Hiç hak edene rastlamış mıydım? Ya da rastlayacak mıyım? Ya rastlayamazsam? 

Biliyorum böyle de hayat geçmez sürekli kafa patlatarak. Her giderli şarkıdan hayat dersi de çıkarmamak lazım tabi ama boş zamanın çok olunca yapacak başka şey bulamıyor insan. Öyle hak edeni de giyin, süslen, çık dışarı... bulamazsın ki. Bulan nasıl buluyor bilmiyorum ama bunca zamandır envai çeşit adamla tanıştım, birlikte oldum, ettim, karşıma çıksalar anlardım herhalde. De mi? O kadar da mala bağlamam, de mi? Rahatlatın beni hemen!

Çirkin de yine böyle bir zamanda girmişti hayatıma. Sevgilimden ayrılalı 1 ay falan olmuştu, birileriyle tanışmak, konuşmak falan istiyordum o günlerde. Şimdi yine aynı durumdayım ama aynı hataları yapmak istemiyorum. O da soru mu? Tabi ki biriyle tanıştım, snapleşip duruyoruz tabi ki! Ama bu seferki daha ağır, daha oturaklı bir çocuk. Ee tabi bu kez çirkin de değil! Nasıl yakışıklı, nasıl yapılı, nasıl hoş sohbet. Ama işte biraz fazla ağır sanırım. Hep bir mesafe, hep bir "Aman yanlış anlamasın" tarzı temkinli konuşmalar. Nereye gideceğini de kestiremiyorum. 1 haftadır konuşuyoruz, 1 kez buluştuk. Yani Çirkin'in tam tersi. 

Garipliğine alışmışım, normallik normal gelmiyor.

Normal mi kestiremiyorum, o kadar zaman olmuş ki böyle çetrefilsiz bir flört dönemi geçirmeyeli. En sonunda dayanamadım dedim ki ey yakışıklı, böyle ne oluyor bizim durum? "Bence her şey olması gerektiği gibi prenses kafanı yorma bu konularla" dedi. İnşallah içinden gelerek söylemiştir bunu, sırf benim koca çenemi susturmak için değil. Öyledir de mi? Ay içime yine kurt düştü, dur bir snap atayım da "Hellooo ben burdayım beni unutma" diyeyim. Sırf üzülmeyeyim diye böyle her an kendimi üzüyorum bir de. Hayır sorsan kendimi herkesten daha çok seviyorum ama yine de hayırlısı diyelim, hayırlısı olsun.

G. ve A. henüz buraya yazma fikrine alışamadılar, paniklediler mi nedir, bilmiyorum artık. Ama sanırım benim bir oradan bir buradan gelen hikayeme devam edeceksiniz azıcık daha!

Yaşarken şikayet etmezdim, keşke şimdi de etmeden durabilsem.
S.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder