Ev o günden beri tam bir Bekar Evi.
Az önce G., etik olmayan yollardan edindiğim türlü bilgilere değinmiş. O günü bir de benden dinleyin istiyorum. Benim açımdan bakınca çok ilginç bir gündü çünkü.
Bir hafta sonu boyunca Çirkin'in işleri vardı. (Burada şair "Sevgilisiyleydi" demek istiyor.) Tabii ben her saniye elimde benden akıllı telefonum, Çirkin'den haber bekliyorum. Bir de o hafta saçlarım bir kazaya kurban gitmiş, koyu kahve oluvermişlerdi. Biraz da bunalımdayım bu yüzden. Malum mesaj telefonuma geldi, ben G.'nin yanından ayrıldığım gibi Çirkin'e gittim. Hastayım, hafta sonu G. ile dağıtmışız sesim çıkmıyor falan öyle garip bir gün. Ona rağmen yine kedisi, Çirkin ve ben koltukta sarılmış yatıyoruz. Baktım Çok Yiyen arıyor, evdeyiz gelirken bira al diye. "Tabii" dedim, "prenseslere bira da alırım". Bu arada belirtmeliyim ki G.'nin evi o güne kadar asla bekar evi diyebileceğiniz bir yer değildi. Hep espressolar demlenirdi, sofistike içkiler tüketilirdi, haftada 2 gün temizliği yapılırdı falan. Artık tam bir bekar evi.
O gün önce bakkal amca aldığım biraları zorla çantama sokuşturdu, "saat 10'u geçti başıma iş açma" diyerek. Omzumda şişe şişe bira, eve bir girdim ki Allah Allah! Hava soğuk diye camı açmamışlar, sigaraları da ardı ardına yakmışlar, ev kıraathane gibi. Boş bira şişelerini çöpe atmamışlar her an Recep İvedik fırlayacak bir yerlerden, aynı öyle bir manzara. Neyse kuzularımın yanına yanaştım, biralarını verdim ve başladık geyiğe. Ben Çirkin'le yaptıklarımızı anlatıyorum, onlar da eski sevgililerini arasalar mı onu soruyorlar bana.
Hemen araya bir paragraf sokmak istiyorum. G. öyle bir kızdır ki mesela desem ki "Dünya ikiye ayrılacak eğer eski sevgilin K.'yi aramazsan." yine aramaz. O kadar da inattır. Gerçi iyi bir şey galiba bu ama öyle biridir işte.
Uyku mu stalk mu deseniz, cevabı biliyorsunuz.
Evde sürekli geyik dönüyor "Hadi K.'yı arayalım" diye. Bir de B. var, Çok Yiyen'le G.'nin arkadaşı. Benim değil. O da odada ders mi çalışıyor ne yapıyorsa işte. O arada geliyor muhabbete karışıyor falan. Ben gaz veriyorum bunlara "Al telefonu ara." diye ama G. asla aramaz. Artık uyku vakti yaklaşıyor, ben evi topluyorum falan derken G.'nin bağırmasıyla kendime geldim. "Neeee? K.'ye mi yazdııııı?" diye B.'yi azarlıyor. B. de otomatik şanzımanlı arabalar gibi seri bir şekilde geri vites yapıyor. Sonra olaya ben dahil oluyorum.
G. ile birbirimize bakıyoruz "Sence yapmış mıdır?" diyor. "Bence kesin yaptı. Ben hallederim." diyorum. Bir bakıyorum masanın üstünde telefonu. Ama şifresi var! Peki bana engel mi? Asla.
B. ile yan yana yatıyoruz, önce şifresini kesiyorum büyük bir başarıyla. Sonra uyusun diye bekliyorum ama kız sanki Google'ın Türkiye masası direktörü. Girmediği site kalmıyor, bakmadığı uygulama kalmıyor maşallah. Pes ediyorum, uyuyorum. Hahaha işte burada neler yapabileceğimi göreceksiniz. Sabah 5'te uykumdan uyanıyorum, B.'nin telefonundan mesajlara bakıyorum, ekranın resmini çekiyorum ve sakince uykuma devam ediyorum.
Ve bu olaydan sonra en yakın arkadaşlarım bile benden korkmaya başladı.
S.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder