Hava iğrenç, evde cam açsak iliklerimize kadar üşüyoruz, açmasak havasızlık boğuyor. Temmuzun 2'sinde güneş açmıyorsa, benim gibi kıvranmaktan başka çareniz kalmıyor. Keyifsiz bir şekilde uyukluyorum sabahtan beri evde. Ne spora gitmeye hevesim var, ne dışarı çıkmaya. Sarı beni yazlığa bekliyor ama plansızlığı bu sıralar tavan yapmış vaziyette ve günlerce hunharca yorulacağımı, oradan orada koşturacağımı ve keyifle tatil yapamayacağımı bildiğim için hiç istemiyorum gitmeyi. Her istediğini o anda yapmak istemesi, bu sıralar uyguladığım hayat tarzıma hiç mi hiç uymuyor. Benim için hayat akşamları Köpekli'yle köpek gezdirerek, Cuma akşamları Cool'la buluşarak, G.'yle saatlerce dedikodu yaparak ve Esmer'le akşam kahvesine çıkarak gayet keyifli.
G.'den bahsetmişken, az önce kafamı delicesine kurcalayan bir şey oldu. Çok Yiyen, dün gece eski sevgilisiyle buluşacaktı. Hani şu Çok Yiyen'i sabah 6'da bir mesajla terk eden, başkasına aşık olan şerefsiz eski sevgilisiyle. Aylar önce ilk kez aramıştı çocuk onu. Sonunda buluşma ayarladılar ve Çok Yiyen'i intikam ateşine doğru yolladık dün gece.
Az önce de Çok Yiyen uyanmış, mesaj atmış: Spoiler veriyorum. Ağlattım. yazmış. Ya sen nasıl bir kızsın, seni neyle beslediler, suyunun mineral dengesi mi farklı nedir? Nasıl başardın arkadaşım bunu? Sırrın ne? Ya koskoca adam nasıl ağlatılır? Ben onca şey yaşadım, Çirkin'i delirttim ama sinirden bile ağlatamadım. Ya da mesela Saftirik. Saftirik bile ağlamadı benim yüzümden. Ya da İşsiz vardı 2 sene önce. Körkütük aşıktı bana. Onu da ortada bırakmıştım, psikolojisi bozulmuştu, sakinleştirici almaya başlamıştı falan hatta benim yüzümden. Ama İşsiz bile ağlamamıştı. Sen nasıl ağlattın o koca adamı?
Şu anda Whatsapp grubumuz hunharca mesaj saldırısı altında kalıyor. Çok Yiyen yaptıklarını anlattıkça G. çıldırıyor, ben çıldırıyorum, Çok Yiyen daha çok anlatıyor. Resmen bu ikisini 1 senede kendime benzetmişim. Oh ne de güzel olmuş! Hatta öyle ki Çok Yiyen beni geçmiş vaziyette. Boynuz kulağı geçer hesabı.
Asla geriye dönmek istemedim.
Kafamı kurcalayan asıl şey birini nasıl ağlatmamış olabileceğim değil, şu anda nasıl bu halde olabildiğim. Bunu size şöyle açıklayabilirim. Mesela 2 sene önce, İşsiz'le birlikteyken dünyanın en mutlu insanıydım. Beni zor durumda bırakmadan her türlü minik sürprizi yapan, beni her saniye düşünen, merak eden ama asla sınırlarını aşmayan bir çocuktu. Mesela bir gece canım dondurma çekmişti ama evde kalmamıştı. O zamanlar dersaneye gidiyorum, bir baktım ertesi sabah elinde dondurma, dersanenin kapısında bekliyor. Böyle bir çocuğu niye bıraktığımı sorgulayacaksınız büyük ihtimalle ama o da başlı başlına kocaman bir hikaye. Sırası gelecek. Onu bıraktığımda İşsiz müthiş bir yıkım yaşadı, korkunç günler geçirdi, aylarca atlatamadı. Ben sadece 2 gün ağladım, 1 hafta üzüldüm, sonra bitti her şey.
Mesela Sportif vardı geçen sene. O da müthiş aşıktı. O kadar aşıktı ki kendi en yakın arkadaşıyla yakın olduğum için kıyameti koparmıştı. O yüzden ayrılmıştık hatta. Kalbimi çok kırmıştı, beni korkunç şeylerle suçlamıştı, korkunç şeyler söylemişti. Bizi barıştırmaya çalışan o malum en yakın arkadaşı olmuştu ama ben reddetmiştim. Sonuç: Her fırsatta hala mesaj atıp barışmak istediğini söylüyor periyodik olarak. Hala acı çekiyor, hala pişman ama ben olayları 2 haftada atlatıp özüme dönmüştüm.
Ya da Saftirik vardı. Saftirik'ten ayrılmamın dramatikliğini anlatmıştım. Sonrası sıfır acı çekme, anında kendimi kızların yanına atıp günler sonra ilk kez adam gibi kahkaha atmamla devam etmişti. Saftirik'ten sonra hiç acı çekmedim. Bir gün bile "Keşke barışsak." diye düşünmedim. Her gördüğümde halini hatrını sordum ama asla eskiye dönmek istemedim.
Onun yaşaması gereken pislikleri ben yaşıyorum.
Her ilişkimden büyük bir rahatlamayla çıkmışken, Çirkin'den sonra hala bu kadar kötü durumda olmam normal mi? Göz altlarımın her sabah bir ton daha koyulaşıyor olması? Telefonumun her çalışında yerimden sıçramam? Soya soslu tavuğun bile bana onu hatırlatması? Spor salonundaki her saniyenin bana işkence gibi gelmesi? Calf çalışmam gerektiğini söylerdi hep. Sırf onun yüzünden Calf dışında her şeye çalışıyorum ama Calf, asla. Spor salonunda ağlayan kadın olmak istemiyorum çünkü.
Bazı günler o saçma rüyalardan uyanmak istemiyorum çünkü ona ulaşabildiğim tek yer rüyalarım. Dokunabiliyorum, koklayabiliyorum, hissedebiliyorum. Aylardır uğruna ağladığım her şeyi o rüyalarda yapabiliyorum. Yemekten sonra çıkan salak göbeğimi sevebilen bir adamla birlikte olmayı özlüyorum ben. Ya da bütün gün su içmediğimi bildiği için akşamları bana bardak bardak su içiren o adamı. Ya da tokalarımı, güneş gözlüğümü saklayıp sonraki gün beni bir daha görmek için bahaneler yaratan adamı. Mutfak dolaplarında ilaçlarımı bırakabildiğim, sırf onun gibi kokayım diye üstündeki tişörtü çıkarttırıp giydiğim, ders çalışırken benimle konuşamayacak olsa bile elime bir kitap tutuşturup beni oyalayan ve saatlerini benimle aynı odada geçirmek için can atan o adamı özledim.
Kızgın haliyle bile sevdiğim o adam, benim özlediğim her şeyi yalanların içince yüzerek yaşatmış oysa bana. Gözünü bile kırpmadan, ardını düşünmeden söylediği yalanlar beni bu hale getiren şeyler aslında. Onun çekmesi gereken acıyı ben çekiyorum, onun akıtması gereken gözyaşlarını ben akıtıyorum, onun yaşaması gereken pislikleri ben yaşıyorum. O mutlu.
Ama bir sabah uyandığımda artık acı çeken ben olmayacağım. O güne kadar da her gözyaşım, zamanında açamadığım gözlerim yüzünden aksın.
S.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder