İlk günümü patron beyin odasında, klima açık ve deri koltuklarda rahat rahat bekleyerek geçirmiştim. Tam 4 saat aynı koltukta oturdum. 2 çay, 3 de kahve içtim ve hiçbirini kendim almadım. Önüme servis yapıldı. İkinci gün yemek yemem için ısrarlar yapıldı, Türk kahveleri pişirildi, erkenden çıkmama izin verildi. Üçüncü gün geldiğinde ofisten en geç çıkan kişi bendim. Ve bugün ikinci haftaya başlarken sabah kahvemi kendim yaptım, boşalan bardağımı doldurmaya üşendiğim için boş bardak yanı başımda melül melül bana bakıyor. Gelen geçen iş yaptığımı sanıyor ama yapacak işim bile yok. Normal ölçülerdeki masamı fotokopilerle dolduran sekreter kız arada bir klavyemden çıkan sesleri yadırgıyor ama ne yapabilirim ki?
Neyse ki dünyanın en minnoş sevgilisine sahibim de canım sıkıldıkça bana mesaj atıyor. Yemin ederim o olmasa bu staj çekilmez. Neyse durun bir saniye, kahvemi alayım, sonra Göz'ü anlatacağım size.
Heh, tamam, geldim. Sarışın sekreter kız beni mutfakta yakalayıp iki dakika içinde haftasonu sevgilisiyle evden çıkmadıklarını falan anlattı. Neyi kanıtlamaya çalışıyoruz birbirimize çözemedim ama ben de kendimi "Iıı biz de Göz'le işte akşam içmeye gittik." falan derken buldum. Allah'ım sen aklımı koru! Tanımadığım kıza neler anlatıyorum ben böyle?
Göz'le ilişkimiz hiç alışık olmadığım bir şekilde yolunda gidiyor. Neredeyse 1 ay olacak, ilginç bir şekilde bende 30 gün sendromu başlamadı. Hala hiçbir şeyi batmadı mesela. "Şunu da yapmasa" dediğim hiçbir şeyi yok. Henüz. Umarım bir süre de olmaz. Çünkü sıkılmayı hiç istemiyorum. Babam bile alışmaya başladı "arkadaş"ıma.
Edit: Bugün 44. gün ve hala yok...
S.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder