Biz Kimiz?

Fotoğrafım
Birbirinden şanssız, birbirinden bahtsız, birbirinden aşık üç hatunuz açıkçası. Gün geçmiyor ki bir entrika yaşamayalım, gün geçmiyor ki kendi halimize ağlarken gülmeyelim. Hatta dedik ki madem durum böyle, başka ağlayanlar varsa açsın okusunlar bizi. Sorularını da yollamaktan çekinmesinler! Öpücükler sizlerle!

24 Ağustos 2015 Pazartesi

Her yaşımız beraber olsun mu yakışıklı?

Geçen hafta Göz'ün yaş günüydü. Dünyanın en güzel doğum gününü yaşatmak istedim kendisine. Ufak çaplı bir başarı da sağladım gibi... Nereden başlasam...

Ne bileyim ben bu kadar zorladığımı...

Sabahın köründe mini pasta siparişi verdim. Çantam zaten hazırdı. Öğlene doğru yakışıklı sevgilim hazır bir şekilde kapımın önünde bekliyordu. Mumları yaktım, çantamı aldım ve ona "İyi ki doğdun!" şeklindeki çığlıklarımla minik bir sürpriz yaptım. Dileğini tuttu, pastasını yedi ve yola çıktık. İstikamet Çeşme!


Yolda istediği müziği dinlemesine, istediği kadar hız yapmasına ve hatta makas yapmasına bile izin verdim. Sonuçta doğum günüydü o gün! Soğuk terler döktüğümü hiç çaktırmadım. Elbisemin terden bacaklarıma yapıştığını falan saklamaya çalıştım hatta kendisinden. Umarım görmemiştir. Gördüyse de hiç çaktırmadı, aferin sevgilime.


Çeşme'de önce yemek, ardından otele yerleşmek derken yolda onu sadece bir kez delirttim. Bu büyük bir başarı bence. Denize nerede gireceğimize karar vermeye çalışırken tek söylediğim "Sen karar ver."di ve en sonunda ışıklardan cayır cayır yanlayarak kalktık, sinirlenmiş meğer. Ne bileyim ben bu kadar zorladığımı... Sonrası bas bas bağırması, benim özür dilemek zorunda kalmam, onun sakinleşmesini beklerken Çeşme'yi baştan sona dolaşmamız falan...


Kıskançlıktan hediyemi geri isteyesim bile geldi.

Sonuçta denize gitmedik, otelin havuzunda yüzdük, üşüyene kadar çıkmadık hatta. Hediye olarak aldığım şort bir yakıştı sevgilime. Yemin ederim giymesin diye geri isteyesim geldi. O kadar yakıştı yani. Neyse yine sevgim kabardı, bir kıskançlık krizine girmeden mayoyu unutuyoruz... Güzelce hazırlandık, o benim makyaj yapmamı falan bekledi 1 saate yakın. Sonra arabamıza binip güzel bir meyhaneye rakı içmeye gittik. Mezelerimiz, balığımız ve rakımızla saatlerce sohbet ettik. Çocukluğunda yaşadığı kötü anılarına geldi sıra. Bir baktım benim eyeliner akıyor, ben salya sümük. Rakının etkisiyle o anlatıyor, ben ağlıyorum. Çok sevdiğim sevgilimi düşünüyorum, hak etmediğini düşünüyorum, canım yanıyor. Onun her şeyin en iyisini hak ettiğine kesinlikle eminim artık. Onu üzmemek için elimden gelen her şeyi yapacağıma o gece, o masada karar verdim ben.


Rakımız bitiyor, otelimize dönüyoruz. Yoldan biralar alınıyor tabii. Sonrası balkonda sigara-bira keyfiyle devam ediyor. Biraların neredeyse tamamını ona içiriyorum. Yoksa kusacağım çünkü. Ve koku konusunda o kadar hassas olan sevgilime bunu yapmaya hiç mi hiç niyetim yok. Derken uykum geliyor, zorla uyutmaya çalışıyorum onu. O kadar içtikten sonra kafasını yastığa koyduğu an midesi bulanmaya başlıyor. Bu sefer de sıra onu sakinleştirmekte. Zorla kusturuyorum onu, dişlerini fırçalatıyorum ve ölümcül uykuya teslim oluyoruz. 


Yok canım ne korkması...

Sabah gözlerimi onun yanında açmak... İlk onu görmek... Kokusunu duymak... Hayatın anlamını yeniden kavrıyorum resmen. Her şey sonunda olması gerektiği gibi. Ve en güzeli de gözlerini açtığında karşısında beni gördüğündeki yüz ifadesi. Mutlu! Resmen aşık olduğum adamın gözlerinde gördüğüm bu mutluluk beni kendime getiriyor. Ne uyku sersemliği kalıyor ne huysuzluk. 


İkinci günümüzü Çeşme'nin en kaliteli mekanlarından birinde yayılarak geçirdikten sonra sakince İzmir'e dönmek üzere yola çıkıyoruz. Yolda yine keyfimiz yerinde. Araba en çok ne kadar basacak diye test ediyoruz. Ben video falan çekiyorum. Yok canım ne korkması... Bir anda kendimizi evimin önünde buluyoruz. Kocaman sarılıp, doğduğu için teşekkür ediyorum ona. Ve ilk tatilimiz böylece sona eriyor. 



Hayat onunlayken neden bu kadar güzel, neden her saniye bir öncekinden daha mutlu oluyorum bilmiyorum. Tek bildiğim ona aşık olduğum. İyi ki doğdun Göz! İyi ki seninleyim.
S.

Ne var o mini etekli, minyon office girl olamadıysak?

Stajyerlik kariyerimin ikinci haftasındayım. İlk haftam bana prensesmişim gibi davranan sekreterler, lojistiğimi üstlenen patronlarla geçti. Ancak ikinci haftanın başlamasıyla beraber herkes rutinine geri döndü. Klimasız  bir odayı, çakma sarışın bir sekreterle paylaşıyorum. İki lafından birinin konusu evlenmek. Kapağı atmış eli yüzü düzgün bir çocuğa, şimdi ver elini evlilik. 

İlk günümü patron beyin odasında, klima açık ve deri koltuklarda rahat rahat bekleyerek geçirmiştim. Tam 4 saat aynı koltukta oturdum. 2 çay, 3 de kahve içtim ve hiçbirini kendim almadım. Önüme servis yapıldı. İkinci gün yemek yemem için ısrarlar yapıldı, Türk kahveleri pişirildi, erkenden çıkmama izin verildi. Üçüncü gün geldiğinde ofisten en geç çıkan kişi bendim. Ve bugün ikinci haftaya başlarken sabah kahvemi kendim yaptım, boşalan bardağımı doldurmaya üşendiğim için boş bardak yanı başımda melül melül bana bakıyor. Gelen geçen iş yaptığımı sanıyor ama yapacak işim bile yok. Normal ölçülerdeki masamı fotokopilerle dolduran sekreter kız arada bir klavyemden çıkan sesleri yadırgıyor ama ne yapabilirim ki?

Neyse ki dünyanın en minnoş sevgilisine sahibim de canım sıkıldıkça bana mesaj atıyor. Yemin ederim o olmasa bu staj çekilmez. Neyse durun bir saniye, kahvemi alayım, sonra Göz'ü anlatacağım size.

Heh, tamam, geldim. Sarışın sekreter kız beni mutfakta yakalayıp iki dakika içinde haftasonu sevgilisiyle evden çıkmadıklarını falan anlattı. Neyi kanıtlamaya çalışıyoruz birbirimize çözemedim ama ben de kendimi "Iıı biz de Göz'le işte akşam içmeye gittik."  falan derken buldum. Allah'ım sen aklımı koru! Tanımadığım kıza neler anlatıyorum ben böyle?

Göz'le ilişkimiz hiç alışık olmadığım bir şekilde yolunda gidiyor. Neredeyse 1 ay olacak, ilginç bir şekilde bende 30 gün sendromu başlamadı. Hala hiçbir şeyi batmadı mesela. "Şunu da yapmasa" dediğim hiçbir şeyi yok. Henüz. Umarım bir süre de olmaz. Çünkü sıkılmayı hiç istemiyorum. Babam bile alışmaya başladı "arkadaş"ıma. 

Edit: Bugün 44. gün ve hala yok...

S.